Sunuş

 

OSMANLI DÖNEMİNDE KADIN DERGİCİLİĞİ

 

Osmanlı Devleti gazeteyle Avrupa’dan yaklaşık iki yüzyıl sonra tanıştı. İstanbul’da ve İzmir’de 18. yüzyılın sonundan itibaren yabancıların ve gayrimüslimlerin çıkardıkları gazetelerden sonra ilk Türkçe gazete Takvim-i Vekayi’in basılışı 1831’de gerçekleşti. Bunu 1840’ta Türkçe ilk özel gazete Cerîde-i Havadis takip etti. Ardından 1860’da Tercümân-ı Ahvâl, 1862’de Tasvir-i Efkâr yayın hayatına girdiler. Yine 1862’de haber gazeteciliğinden farklı olarak, bilim ve kültür dergisi Mecmua-i Fünûn doğdu. Böylece tematik yayıncılık başlamış oldu. Ali Râşid’in 7 Şaban 1285 (23 Kasım 1868) tarihinde Terakki gazetesini çıkarması da önemli bir adımdır. Gazete “Menâfi‘-i şarkiyye ve umûr-ı düveliyyeye dair Türk gazetesidir” mottosunu kullanmıştı. Yani Doğu’nun yararına hizmet göreceğini, uluslararası siyasi gelişmelere de uzak durmayacağını bildiriyordu. Türk gazetesi vurgusu ise, o tarihte Beyoğlu’nda Fransızca, İngilizce ve diğer dillerde çıkan gazetelerin Devlet-i Aliyye’nin politikalarıyla beraber Türk yaşantısını eleştiren, Osmanlı’nın gayrimüslim tebaasını devlete karşı kışkırtan yayınlarına duyulan tepkinin ürünüydü. Ali Râşid, altı ay sonra 27 Haziran 1869 tarihinde bir ilki gerçekleştirerek, kadın gazetesi yayımladı. Terakki’nin ilavesi olarak pazar günleri çıkan gazetenin ilk sayfasında yine Terakki yazıyor ama kendini “muhadderât için gazetedir” diye tanımlıyordu; iç sayfalarda ise adı Terakki-i Muhadderât şeklinde basılmıştı. Türkiye’de basının Batı’dan iki asır geç başlamasına rağmen Ali Râşid’in ilk gazetenin basımından 38 yıl sonra kadın gazetesini çıkarması erken bir gelişme olarak görülebilir.


Sultan Abdülaziz döneminin önemli günlük gazetelerinden Vakit’in sahibi Filib’in 26 Şaban 1292 (26 Eylül 1875) tarihinde haftalık ek olarak çıkardığı Vakit yahud Mürebbi-i Muhadderât İstanbul’un ikinci kadın gazetesidir. “Kadınlara dair ve nâfi‘ şeylerden bahseder” parolasıyla haftalık olarak pazar günleri çıkan gazetenin ilk sayısında, memlekette erkekler kadar kadınların eğitiminin de önemli olduğunun anlaşıldığı bir çağda, kadınlara hitap eden bir gazetenin zarureti üzerinde durulmuştu. “Maarifin Kadınlara Lüzumu” başlıklı makalede, Türkiye’de kadın eğitiminin geçmişi ve geleceği kısaca tartışılmış, bundan kırk-elli sene önce kadının okumasına rıza bile gösterilmezken şimdi okuma-yazma bilmeyenlerin anneliğe dahi layık görülmediği bir anlayışın yerleştiği, yakın gelecekte anadilinden başka dil bilmeyen kadınların ayıplanacağı dile getirilmiştir. Dört sayfalık gazetede, Okuyucu, Çatalca’da otlayan keçilere saldıran bir kurdun hayvanlardan birkaçını telef edip çobanları da yaralaması olayına, aktüel konulara, hikâye ve mizahi yazılara yer verilmişti. Gazetenin başyazarı Meşşata Hanım’a gönderilen bir okuyucu mektubu üzerine yayın politikasında değişikliğe gidildi. E. H. imzalı mektup, dilinin sadeliği ve içeriği bakımından manidar olduğu için aşağıya aynen aktarılmıştır:


“Gazetenizin iki nüshasını da okudum. Pek beğendim. Bundan mukaddem kadınlara mahsus bir gazete daha çıkmıştı. Her nasılsa devam edemedi. Me’mûl ederim ki bu gazete devam eder. Yazdığınız şeyler içinde pek güzel şeyler var. Lakin müsaade ederseniz her yazdığınıza iyidir diyemem. Zira bazı can sıkıcı, münasebetsiz şeyler de var. Burasını affınıza güvenerek söylüyorum, gücenmeyiniz. Eğer maksadınız kadınların memnun olacağı surette bir gazete çıkarmak ise öyle birtakım saçma sapan havâdis yazmaktan vazgeçiniz. Kadınlara tahmininizden ziyade ahvâl-i âleme vâkıf nazarıyla bakınız. İçimizde Basiret ve İstikbal ve Vakit ve Ceride-i Havâdis gibi politika gazetelerini sizin bu gazetenize tercih edenler vardır. Burasını belleyip de bizi yalnız kurt misalleriyle avuturum zannetmeyiniz. Biz politika havâdisi ve tevcihât gibi şeyler de isteriz. Bununla beraber mutlaka politika havâdisini tercih ederiz, kıyas etmeyiniz. Bize politikanın derin ve ince yerleri lazım değil. Bir küçük hülasa ile de iktifâ ederiz.”1


Meşşata Hanım mektupta dile getirilen talebi haklı ve yerinde bulmuş ve uyarının dikkate alınacağını belirtmiştir. Gerçekten de sonraki sayılarda idari atamalar, Bosna-Hersek olayları, borsa oyunları gibi siyasi ve iktisadi haberlere yer verilmiştir.


Osmanlı döneminin bilinen üçüncü kadın gazetesi 14 Kasım 1875 tarihinde Selanik’te yayına başlamıştır. Âyine adlı gazete, burada Mustafa ve Mahmud Hamdi’nin çıkardıkları “Her şeyden bahseder Osmanlı gazetesi” Zaman’ın eki olarak çıkarılmıştı. “Muhadderât ve etfâle mahsus” yani kadınlara ve çocuklara hitap eden bir gazeteydi. Âyine’nin ilk sayısının mukaddimesinde, Müslüman kadınının eğitiminde “pek aşırı noksanlık” bulunduğu belirtilmiş, amacının kadınların geleceğe daha iyi hazırlanması için katkı sağlamak olduğu ifade edilmiştir.


Görüldüğü üzere yukarıdaki gazetelerin üçü de bağımsız olmayıp, haber gazetelerinin eki şeklinde çıkarılmıştır. Gazetecilik tam oturmadığı için günlük haber gazetelerinde olduğu gibi bunlarda da yazıların altında genellikle imza yoktur. Esasen bunların gazete mi dergi mi olduğuna da net olarak karar verilmiş değildir. Sultan II. Abdülhamid saltanatı kadın dergiciliği açısından hem daha üretken hem de teknik sorunların büyük ölçüde aşıldığı bir dönemdir. Kronolojik olarak dördüncü kadın dergisi Aile bu dönemde çıkmıştır. Mihran Efendi tarafından 27 Mayıs 1880 tarihinde yayımlanan Aile, herhangi bir gazetenin eki olmayıp bağımsız bir yayındı. Yazıları Şemseddin Sami kaleme almaktaydı. Sayfa düzeni, dizgisi, yazı stili ve jeneriğinin tasarımı açılarından daha ciddi ve özenli gözüken dergi, kendini “Aileye, yani kadınlara, çocuklara ve ev işlerine müteallik mebâhis-i mütenevviayı câmi‘ mecmûadır” şeklinde tanıtmaktaydı. İlk sayının jeneriğinin altındaki içindekiler bölümünde yer alan, İfade-i meram, Aile, İhtar, Ev İdaresi, Sıhhat, İğne ve Makas, Çocuklara Hikâye, Oyun, Mesâil, Luğaz gibi başlıklar içeriğin ne kadar zengin ve çeşitli olduğunu göstermektedir. Bilgilendirmenin yanında, hayatı kolaylaştırıcı pratikler, eğlendirmeye ve düşünmeye dönük aktiviteler yer almaktaydı. Derginin başyazısında, gelişmiş ülkelerde bu tür yayınların yazı kadrosunu kadınların oluşturduğu belirtilmiş, bizde de aile konusunda yazacak kadınlar yetişinceye yahut sayıları çoğalıncaya kadar bu işin erkek yazarlarca yerine getirileceği ifade edilmiştir. Dergi adı üstünde aile dergisi olduğu için erkeklere ve çocuklara yönelik içerik hazırlanmıştı. Bu yüzden bazı yazıların kadınlara sıkıcı gelebileceği belirtilerek bunun doğal karşılanması istenmişti. 16 sayfadan oluşan derginin oyun ve eğlence bölümlerinde basit şekil ve resimlere yer verilmiştir.


Namık Kemal’in yakın dostlarından Mahmud Celaleddin Bey 1882 yılında İnsaniyet adlı 32 sayfalık kadın dergisini çıkardı. Yazar önsözü çok kısa tutmuş, “insaniyet”i tarif etmenin abes olmasından dolayı buna girişmeyeceğini, bu eserin yayımlanmasının kadınlara ve dolayısıyla insaniyete hizmet olacağını bildirmekle yetinmiştir. İnsaniyet’in ilk sayısı, Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın kızı ve Sadrazam Yusuf Kamil Paşa’nın hanımı Zeynep Sultan tarafından yaptırılan Zeynep Kamil Hastanesi’nin açılışı vesilesiyle Şakir Efendi adlı şairin adı geçen sultan için yazdığı uzun kaside ile başlamaktaydı. İkinci sayısı ancak 1883 Şubat’ında yayımlanabilen İnsaniyet, yılda 12 defa çıkacağını belirtmiş ise de, bu mümkün olamamıştır. Sadece iki sayı çıkabilen dergide coğrafya, astronomi, Türk edebiyatı ve ahlakla ilgili yazılara, Fransızcadan çevrilmiş metinlere yer verilmiştir.


Cafer tarafından 12 Kasım 1882 tarihinde çıkarılan ve “Kadınlara mahsus olup ayda bir kere neşrolunur mecmûadır” şeklinde takdim edilen Hanımlar dergisi de uzun ömürlü olamamıştır. Tek nüshası bulunan derginin edebî yönü ağır basmaktadır. Türk kadın dergiciliğindeki dönüm noktalarından biri 1884’te Şükûfezâr’ın yayımlanmasıdır. Çünkü bu, kadınlar tarafından çıkarılan ve tamamen kadınlara hitap eden bağımsız bir dergiydi. İmtiyaz sahibi Türk aydınlanmasının önemli temsilcilerinden Maarif Nazırlığı da yapmış Münif Paşa’nın kızı Arife Hanım’dı. Yazı kadrosunda Münire, Fatma Nevber, Fatma Nigâr ve Fatma Naima gibi isimler yer alıyordu. Arife Hanım başyazısında iddialı bir çıkışta bulunarak, “Biz ki ‘saçı uzun aklı kısa’ diye erkeklerin hande-i istihzâsına hedef olmuş bir taifeyiz. Bunun aksini ispat etmeye çalışacağız. Erkekliği kadınlığa, kadınlığı erkekliğe tercih etmeyerek şahrâh-i sa‘y u amelde mümkün olduğu kadar pây-endâz-ı sebât olacağız.”2 demişti. Gerçekten de dergi, slogan değil iş üretmeyi ilke edinmiş, erkek ve kadın cinslerini karşılaştırmaya girişmemiş, Batı kaynaklı ideolojik feminist söylemin aksine, Doğu’ya ve Osmanlı’ya özgü dinî ve muhafazakâr bir dil kullanmıştır. “Siyasetten başka her şeyden bahsetmek” parolasına bağlı kalmıştır. İdeolojisine ve kadrosuna rağmen kadın meselelerine de ilgi göstermemiştir. Bununla birlikte kadınının rolünü evin içiyle sınırlayan diğer dergilerin içeriklerinden (evlilik, ahlak, ev idaresi, yemek, çocuk bakımı) farklı bir içerik benimsemiştir. Kadının çalışma hayatına, kamusal alana ve sosyal çevreye katılımını teşvik eden yazılar neşretmekle beraber, medeniyet, eğitim, bilim ve irfan konularında özün korunması gerektiğini savunarak gelenekçi bir tavır sergilemiştir.3


Kırım Savaşı’ndan sonra İstanbul’da “moda” olgusunun başlaması, Batılılaşma akımının genişlemesi, eğitim sisteminde yeni amaç ve araçların işe koşulması ve diğer faktörler Osmanlı kadınını alafranga hayata daha fazla yaklaştırmıştı. Konaklarda aldıkları özel kurslar sayesinde batılı sazları çalan, Fransızca bilen ve resim yapan kadınların sayısı giderek artmaktaydı. Bu artış kadın dergiciliğine yansımıştır. Marufizade Mehmed Ziyaeddin’in 1887’nin başında yayın hayatına soktuğu Mürüvvet’in eki olarak kadınlar için yayımladığı Mürüvvet gazetesinin birinci sayısı 15 Cemâziyelevvel 1305 (28 Şubat 1888) tarihini taşır. Sadece dokuz hafta çıkan bu gazetenin yazarları arasında kadın bulunmakla birlikte erkek isimler daha fazlaydı. Bundan bir yıl sonra, Hatice Semiha ile Rabia Kamile Hanımların 1889’da çıkardıkları Parça Boğçası dergisi ise, hayli ilginç içeriğiyle tam bir kadın karakteri yansıtmaktaydı. Sayfaları ev idaresi, çocuk talim ve terbiyesi, aile düzeni ve mutluluğu, sağlık koruma, süslenme, pratik bilgiler, biçki nakış, musiki, hikâye ve fıkra yazılarıyla doluydu. Parça Boğçası resimli olarak 16 sayfa çıkacağını, her sayıda nota ve nakış örneklerinden oluşan 4 veya 8 sayfa ilave vereceğini vadetmişti. İlk sayısında bolca görsel de kullanmıştı ama tek sayı dışında yayımlanamadı.


Mehmed Tahir Bey 1895 yılında “Edebiyat, ahlak, sanayi ve saireden bâhis” gazete olarak Hanımlara Mahsus Malumat’ı (Le Malumat Pour Dames) yayımladı. Dergide ev idaresi, moda, pratik bilgiler, temizlik ve sağlık konularında aydınlatıcı makaleler yer almaktaydı. İbnülhakkı Mehmed Tahir Efendi ise, Sultan Hamid’in tahta çıkış yıldönümü olan 31 Ağustos 1895 tarihinde Hanımlara Mahsus Gazete’yi çıkardı. Takdim yazısında, devrin eğitim anlayışı ortaya konulduktan sonra, gazetenin çıkış sebebi ve yayın politikası açıklanmıştır: “Bugün mülk ve milletimiz her türlü füyûza nâil, her türlü terakkiye mazhar olmuştur. Dünya ve ahrette bâis-i necât görülen ilim ve marifet her tarafa saçılmıştır. Memâlik-i Osmaniye’nin her cihetinde mektepler açılmış, hiçbir ferdin tahsilden nasipsiz kalmaması esbâbına tevessül olunmuştur. Nev‘ nev‘ kitaplar, risaleler, gazeteler şeklinde meşalelerle pertev-i irfan bütün ezhânı tenvir edip zulmet-i cehalet büsbütün ortadan kalkmıştır. Yalnız erkeklerin değil Osmanlı kadınlarının da tahsil ve terbiyeden mahrum kalmamaları için pek büyük himmetler, lütuflar masrûf olmuştur. […] Kadın ne derecede malumatlı olursa onun ağuş-ı terbiyetinde büyüyecek çocuk o kadar âlî terbiye görür. İleride mensup olduğu kavmin terakkisine, saadetine çalışacak bu çocuktur. Bir kavimde kadınların terbiyesi, fazileti, hüsn-i ahlakı ne kadar güzel ve metin olursa umûmen efrâd o derece güzel ve sağlam bir terbiye ve ilim esası üzerine büyümüş olur.” Piyasadaki yayınların kadın konularına yeterince eğilmediğini savunan gazete, bu boşluğu doldurmak için çıktığını belirterek iki hedef ortaya koymuştu. Birincisi varlığıyla gurur duyduğumuz muharrirelerimiz, edibelerimiz ve şairelerimizin efkârına ayna tutup, onların bilgi ve fikirlerini kamuoyuyla paylaşmak; ikincisi ise yetişmiş kadınlarımızın daha da ilerlemesine yardım etmekti. Gazete Batı’ya bakışını da açıkça yazmıştı: “Avrupa modasını takip etmek istemeyiz. Fakat bunlar içinde sade ve muvafık gördüğümüz örnekleri ara sıra nakletmeyi ve hele el işlerine dair zarif örnekler vermeyi, kesim ve biçim hakkında usul göstermeyi münasip addettik. Bunlar ayrıca gazetemize ilave olarak takdim edilecektir.”4 Gazete, gelirinin yüzde beşini evlenme çağına gelmiş kimsesiz kızlara çeyiz parası olarak vereceğini vadetmek suretiyle sosyal sorumluluk projesi geliştirmiştir. Kadrosunda Ahmed Midhat, Fatma Aliye, Emine Semiye, Üsküdarlı Münire, Ayşe Sıdıka, Fahrunnisa, Keçecizade E. İkbal, Hamiyet Zehra gibi yazarlar ve şairler bulunmaktaydı. Daha sonra Halide Edib’den Ahmed Rasim’e, Ziya Şakir’den Ahmed Midhat Efendi’ye kadar dönemin en parlak simaları yazı ve görüşleriyle destek vermişlerdir. Hanımlara Mahsus Gazete 1908’in ortalarına kadar 600 sayının üzerine çıkarak en uzun soluklu kadın yayını olmuştur. Meşrutiyet’in ilanından sonra İttihad ve Terakki’nin yan kuruluşlarından Teâli-i Vatan Osmanlı Hanımlar Cemiyeti’nce Selanik’te yeniden çıkarılmış ise de, eski içeriğini, kadrosunu ve dolayısıyla tirajını yakalayamadığından uzun ömürlü olmamıştır.


Kadim Türk yurdu Kırım’da 20. yüzyılın başında Gaspıralı İsmail Bey’in Tercüman’ının eki olarak kızı Şefika Hanım tarafından çıkarılan Âlem-i Nisvân adlı gazetenin de zikredilmesi gerekir. “Müslimelere mahsus edebî ve tedrisî haftalık mecmuadır” ifadesiyle 1906-1914 yılları arasında yayımlanan gazetenin politikası beş madde ile belirlenmişti: 1. Kadınlara devlet nizamlarının ve hukuklarının öğretilmesi; 2. Ev idaresine, çocuk yetiştirmeye ve tabipliğe dair malumat ve haberler verilmesi; 3. Ev işleri, dikiş nakış ve saire konusunda gerekli bilgiler verilip, resim ve şekil örnekleri gösterilmesi; 4. Türklerde ve başka milletlerde kadın hayatından kesitler verilerek, bilim, edebiyat ve siyasette şöhret yapmış kadınların tanıtılması; 5. Fen, tarih, coğrafya, seyahat ve ahlak konularında yazılar, ayrıca düşündürücü hikâye ve şiirler neşredilmesi. Âlem-i Nisvân Çarlık idaresi altındaki Bahçesaray’da çıkmış olmakla birlikte Osmanlı İmparatorluğu, Mısır, Çin, Hindistan ve Japonya ya kadar geniş bir coğrafyada okunmaktaydı ve Türkiye’deki kadın dergilerine ilham vermiştir.5


Meşrutiyet rejiminin getirdiği serbestlikle beraber İstanbul ve taşrada siyasetten spora, edebiyattan askerliğe, çocuktan mizaha türlü konularda binlerce gazete ve dergi yayın hayatına girdiği ortamda, hatırı sayılır miktarda kadın gazete ve dergisi çıkarılmıştır. Celal Sahir daha 30 Eylül 1908 tarihinde, haftalık “edebî, ilmî ve siyasi” bir dergi olan Demet’i çıkarmıştır. Osmanlı kadınının faydasına ve güzel sanatlara dair her türlü eseri basmayı vadeden bol görselli derginin resimlerini Server İzzet çizmiştir. Yine 1908 Eylül’ünde Asaf Muammer’in aylık olarak çıkardığı Mahâsin de, çizgi ve fotoğraflarıyla, ayrıca 64 sayfalık hacmiyle dikkat çekmekteydi. Derginin yazarlığını ve dizgisini Mehmed Rauf üstlenmişti. Birinci sayısında Asaf Muammer, Süleyman Nazif, Halid Ziya, Cenab Şahabeddin, Hüseyin Câhid, Faik Ali, İzzet Melih, Köprülüzade Mehmed Fuad ve Doktor Rusuhi Bey gibi dönemin gözde şair, eleştirmen, doktor ve aydınları katkı vermişlerdi. Fakat bunların hepsi de erkekti. İkinci sayısında Ruhsan Nevvare’den başka kadın isim görünmemektedir.


Nizameddin Hasib 16 Nisan 1911 tarihinde önce Musavver Kadın adıyla çıkardığı derginin ismini daha sonra Kadın olarak değiştirmiş, 1912 Temmuz’una kadar bu isimle yayımlamıştır. “Kadınların fikrî ve ictimaî terakkilerine çalışır risale” olarak on beş günde bir neşredilmekteydi. Müdürlüğünü Ali Süha, edebi müdürlüğünü Süleyman Bahri yapmaktaydı. İçeriğinde süslenme, tesettür, çocuk ölümleri konularında bilimsel makaleler; ayrıca kadın haberleri, okuyucu mektupları, konferans notları, fantastik hikâyeler, şiirler, resim ve fotoğraf bulunmaktaydı. Derginin 20 Aralık 1912 tarihli 14. sayısında Ali Süha, Süleyman Bahri, Süleyman Nesib, Emin Bülend, Cüneyd, İsmail Hami ve Ercümend Ekrem’in yanında Mediha Güzin, Fatma Asuman, Sûzen ve merhum Makbule Leman imzalı yazı ve şiirler görülmektedir.


Osmanlı dönemindeki en uzun ömürlü kadın dergilerinden biri 17 Nisan 1913 tarihinde yayıma başlamış olan Kadınlar Dünyası’dır. İmtiyaz sahibi Nuriye Ulviye Mevlan, sorumlu müdiresi Emine Seher’di. Meşrutiyet’in “ittihad-ı anâsır” politikasına ve Osmanlılık ideolojisine uygun olarak, sayfalarının “cins ve mezhep tefrik etmeksizin muhterem Osmanlı hanımları âsârına münhasır” olduğunu duyurmuştu. Günlük yayımlanan gazete 100. sayısından sonra haftalık periyoda geçmiştir. Kadın hukuku, kadın irfanı, moda, çocuk yetiştirme, girişimcilik, kadınların toplumsal hayata, bilime ve siyasete katılımı gibi başlıklarda aydınlatıcı yazılar içermekteydi. Osmanlı Kadınları Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin, yani bir sivil toplum kuruluşunun organı olduğu için kadın haklarını öne çıkaran bir politika gütmüştür.


Balkan ve Birinci Dünya Savaşları sırasında, farklı sayılarda çıkmış kadın dergileri bulunmaktadır: Örneğin Emine Seher’in 13 Eylül 1913 tarihli Kadınlık Hayatı tek sayıyla sınırlı kalmıştır. Sorumlu müdürlüğünü Süleyman Tevfik’in, başyazarlığını Nigar Hanım’ın yaptıkları, “Kadınlığın varlığını ve memlekette bir mevkii bulunduğunu müdafaa eder” haftalık Kadınlık dergisi 21 Mart 1914 tarihinde neşredilmiştir. Balkan Savaşlarının aleyhte sonuçlanması ve Birinci Dünya Savaşı’nın yaklaşması üzerine Turancılık akımının genişlemesine koşut giden Türkçü yayınlar arasında kadın dergileri de görülür. Bunlardan E. Eşref’in 4 Haziran 1914’te yayımladığı Kadınlar Âlemi dokuz sayı çıkmışken; Mehmed Âsaf’ın hemen aynı anlayışla ve tasarımla 9 Nisan 1914 tarihinde çıkardığı “edebî, ictimâî hanım gazetesi” Hanımlar Âlemi 1918 yılına kadar varlığını sürdürmüştür. Yine 4 Haziran 1914 tarihinde İskender Fahreddin’in kurup imtiyaz sahipliğini Adile Necati, başyazarlığını Salime Servet’in yaptığı Seyyâle de edebî ve sosyal içerikli, resimli ve eğlence sayfaları bulunan bir dergidir. Hayriye Aliyye, Şekibe Ali, Belkıs Ümid, İffet, Bedia Güzin gibi isimler yazılarıyla Seyyâle’ye katkı sunmuşlardır. Mamulât-ı Dâhiliye İstihlaki Kadınlar Cemiyet-i Hayriyyesi tarafından aynı şekilde 4 Haziran 1914 tarihinde yayın hayatına sokulan Sıyânet de “ictimâî, edebî, ilmî, iktisadi kadın ve aile gazetesi” olarak yerini almıştır. İmtiyaz sahibi Melek Meliha, sorumlu müdürü Zaime Hayriye Hanımlardır. Sağlık koruma, sağlıklı beslenme, yerli malı kullanmayı özendirme konularındaki yazılar; eski Türklerde kadın, meşhur kadınlar, şiir ve bilmece gibi bölümler içermekteydi. Rıfat tarafından 19 Ocak 1914 tarihinde çıkarılan Erkekler Dünyası ise, adının aksine “kadınlığın kadir ve kıymetini, ilm, fen ve edebin ulviyetini takdir eden” bir kadın dergisiydi. Kadına bakışı başyazıda şöyle dile getirilmiştir: “Bugün dünyanın her tarafında, hatta Çin’de, Japon’da bile vücud-ı ailenin ve vücud-ı milliyenin velhasıl âdemiyet ve insaniyetin tek bir ayakla kemalâta, teâliye doğru yürüyemeyeceği anlaşılmıştır. Kadına dahi erkekler gibi hukuk vermek, erkekler gibi mücadelât-ı hayatta serbest bırakmak lüzumu idrak edilmiştir.”6


“Memleketimizde ihmal olunan ve bu suretle cehalete atılmış bulunan kadınlığın imdadına yetişmek ve mümkün olduğu kadar onların tahsil-i ilm ve marifet eylemelerine uğraşarak o zararın hiç olmazsa elyevm yaşayanlar üzerinde telafisine çalışmak üzere açılmış bir müessese” olarak Ahmed Edib tarafından kurulan Hanımlara Bilgi Yurdu’nun organı olmak üzere 15 Nisan 1917 tarihinde yayımlanan Bilgi Yurdu Işığı daha sonra Bilgi Yurdu Mecmuası adıyla yayınına devam etmiş ve toplam 17 sayı çıkmıştır. Mütareke döneminde, daha doğrusu İstanbul’un İtilaf Devletlerinin işgali altında bulunduğu dört yıllık süreçte Osmanlı’nın aydın kadınları kongrelerde ve mitinglerde olduğu gibi basında görülmektedir. Halide Edib ve Müfide Ferîd gibi kalemler İstanbul’da ve Anadolu’daki Millî Mücadele taraftarı yayınlara güç katmışlardır. Muallim Ahmed Halid “Kadınlar için çalışır, on beş günde bir çıkar” sloganıyla 23 Mayıs 1918 tarihinde Türk Kadını dergisini çıkarmıştır. Başyazıda derginin adının önce “Türk Kızı” olarak belirlendiği fakat sonradan daha kapsayıcı olması için “Türk Kadını”nda karar kılındığı belirtilmiştir. İlk sayısında Necmeddin Sadık’ın “Bizde Feminizm” başlıklı makalesi, Tahsin Nejad’ın “Kadın Nedir?” başlıklı şiiri dikkat çekicidir. Sonraki sayılarda Kâzım Nami, Abdülfeyyaz Tevfik, Mehmed Emin, Faruk Nafiz, Edhem Nejad, Ömer Seyfeddin, Akil Koyuncu, Zeynep Sabit, Perihan, Sevim Türkân, Şukufe Nihal, Meveddet Fâik, Sabiha Nurunnisa ve Cemile Orhon katılmışlardır.


Bu dönemde Genç Kadın adı altında iki dergi çıkmıştır. İmtiyaz sahipliğini Seyyid Tahir, müdireliğini Hatice Refik’in yaptığı birinci Genç Kadın 24 Ekim 1918 tarihini taşır ve tek sayı yayımlanmıştır. Karahisarlı Muallim Fuad Şükrü’nün sahipliğindeki ikinci Genç Kadın ise 4 Ocak 1919 tarihinde doğmuş ve 10 sayı yayımlanmıştır. Sorumlu müdürü Süleyman Tevfik, müdiresi Fatma Fuad’dı. Ahlaki, sosyal ve edebi konulara yer veren derginin yazı kadrosunda Fatma Fuad, Emine Mualla, Fahriye Nahid, Hatice Nevin ve Ayşe Sıdıka bulunmaktaydı.


Mütareke döneminin öne çıkan yayınlarından biri Sedad Simavi’nin İnci dergisidir. “Kadınlığa ait bilcümle nazarî ve ilmî meselelerden bahseder resimli kadın mecmuasıdır” mottosuyla 1 Şubat 1919’da yayına başlamıştı. Zehra Hakkı’nın “Millî Moda”, Samime’nin “Çocuklarımızı Nasıl Büyütmeliyiz?”, Sabiha Zekeriya’nın “Kadın Müesseselerimizi Ziyaret” başlıklı yazıları, derginin yayın politikası hakkında fikir vermekteydi. Bol resimli, eğlence ve oyun sayfaları içeren dergi 27 Haziran 1922 tarihinden itibaren “kadın, aile ve salon mecmuası” sloganıyla Yeni İnci adıyla yayınını sürdürmüş ve 12 sayı çıkmıştır. Sedad Simavi 1 Eylül 1921 tarihinde yine aylık olmak üzere “kadın, salon ve aile gazetesi” Hanım’ı neşretmiştir. İlk sayısının kapağında belirtildiği üzere bu nüshada 50’ye yakın resim ile Emine Semiye, Rauf Ahmed, Ebüzziyazade Velid, Falih Rıfkı, Ercümend Ekrem, Selahaddin Enis ve daha başka “en meşhur muharrire ve muharrirlerin güzel yazıları mevcuttur.” Fikrî yazılar ve hikâyelerin dışında, kebap köftesi, çerkez tavuğu, düğün yahnisi ve patates kebabı yemeklerinin tarifleri verilmiştir. Dergi iki sayı çıktıktan sonra kapanmıştır.


Osmanlı döneminde yayımlanmış son kadın yayınlarından biri de, Çerkez Kadınları Teâvün Cemiyeti’nin 12 Mart 1920 tarihinde çıkardığı Diyane (Annemiz) dergisidir. Tek sayı çıkan derginin imtiyaz sahibi Seza Puh, başyazarı Meleh Hunç idi. Son sayfaları Çerkez dilinde Latin harfleriyle basılmıştır.



Prof. Dr. Kemalettin KUZUCU


KAYNAKÇA

  • 1. Vakit yahud Mürebbi-i Muhadderât, nr. 3, 10 Ramazan 1292, s. 1.
  • 2. Bizler erkeklerin saçı uzun aklı kısa diye eğlenerek alay ettikleri bir kesimiz. Böyle olmadığımızı ispatlayacağız. Cinsiyetçilik yapmadan, “çalışma” yolunda, herkesin üzerinden geçeceği halı olacağız.
  • 3. Fatma Tunç Yaşar, “Şükûfezâr: Kadınlar Tarafından Kadınlar İçin İlk Süreli Yayın”, DEM DERGİ, sayı 4, Eylül 2008, s. 68-73.
  • 4. Mehmed Tahir, “Tahdîs-i Nimet-Tayin-i Meslek”, Hanımlara Mahsus Gazete, nr. 1, 19 Ağustos 1311, s. 2-3.
  • 5. Ziyad Ebüzziya, “Âlem-i Nisvân”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1989, II, 362-363.
  • 6. “İki Söz”, Erkekler Dünyası, nr. 1, 6 Kânûnısânî 1329, s. 2.




Devamı için tıklayınız.